OKULÖNCESİNDE TİYATRO ve TİYATRO PEMBE KURBAĞA DENEYİMİ (*)  

Ali Nihat YAVŞAN
Tiyatro Pembe Kurbağa
Genel Sanat Yönetmeni


Çocuk tiyatrosuna, özelde de okulöncesi çocuk tiyatrosuna bakmadan önce tiyatronun çocuk için ne ifade ettiğine göz atmalıyız.

Tiyatro çocuk için oyun demektir. Oyun ise çocuğun en önemli işidir, deneyim kazanmak için gerekli bireysel özgürlüğü ve birlikteliği içinde barındıran eylemdir. Çocuk oyun oynayarak deneyim kazanır, birçok davranışı öğrenir. Kendini ve çevresini tanır, sosyalleşir. Ve en önemlisi de oyun oynamak keyifli bir iştir. Tiyatro da çocuk için oyun olduğuna göre önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Okulöncesi tiyatrosu çocuk tiyatrosundan ayrı bir olgu değildir. Bu nedenle çocuk tiyatrosu kavramına bakılması gerekmektedir.

Peki.. Nedir çocuk tiyatrosu?...

Çocuk tiyatrosu bir kaç cümleyle tanımlanmak istenirse oldukça zorlanılır. Ve kısa yoldan çocuklar için yapılan tiyatro sanatına çocuk tiyatrosu denerek işin kolayına kaçılır. Oysa içinde çocuk ve tiyatro sanatı olan bir kavram böyle geçiştirilemez. Çocuk tiyatrosunu tanımlayabilmek için, öncelikle çocuk birey olarak kabul edilmeli , çocukların kendilerine özgü özellikleri olduğu kabul edilmeli ve çocuk tiyatrosu tanımı bu bağlamda yapılmalıdır .

O halde ; Çocuğun bedensel, duygusal ve düşünsel özelliklerine göre hazırlanan, çocuğun düş gücüne hizmet eden, çatışmayı çocukları ilgilendiren konulardan seçip, çocuk gözüyle işleyip, tiyatronun anlatım olanaklarının - dekor, kostüm, oyunculuk, müzik, dans - çocuklar için uygulandığı tiyatroya, çocuk tiyatrosu denir.

Okul öncesi tiyatrosu da ayrı bir tanım değildir. Çocuk tiyatrosu kavramı okul öncesi tiyatrosunu da kapsar. Burada önem taşıyan okulöncesi çocuğunun özelliklerini bilmek ve çocuk tiyatrosunu ona göre yapmaktır.

Okulöncesinde tiyatronun başlangıcı için grup davranışlarının artmaya başladığı 3 yaş baz olarak alınmalıdır. Yani çocuğun bireysellikten toplumsallığa geçmeye başladığı dönem. Çocukta 3, 4 yaşlarında arkadaşlık olgusu güçlenir ve paylaşım artar. Tiyatro da bir paylaşım olduğuna göre oyun izlemeya başlama yaşı 3'tür, bazı durumlarda , grubun niteliğine göre 2 yaşına bile inebilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken olay ayların, hatta haftaların bile çocukta gelişimin farklılaşmasına neden olabildiğidir. Bir oyunu izlerken huzursuz tepkiler veren çocuk, bir ay sonra son derece mutlu olarak oyunu izleyip katılım sağlayabilmektedir.

TİYATRO PEMBE KURBAĞA DENEYİMİ

Biz Tiyatro Pembe Kurbağa olarak okulöncesi çocuklarını iki grupta değerlendirmekteyiz. Küçük grup 3- 4 yaş ve büyük grup 5- 6 yaş. Bu iki grupta oyunlara verilen tepkiler, temayı algılama, öyküyü izleyebilme farklılık gösterdiğinden , oyunculuk ve sahneleme de farklılaşmaktadır. Bu yüzden oyun doğaçlamaya açık olmalı , oyuncu seyirciden gelen değişik tepkilere göre oyunu şekillendirebilmelidir.

Genellikle okulöncesi kurumlarda oyun oynarken, izleyici sayısı fazlaysa, izleyicileri iki veya daha fazla gruba bölmekte, bu bölümlemede de yaş gruplarını dikkate almaktayız. Oyuna girişimiz, aksiyonun hızı, temanın işlenişi, oyun süresi, hatta oyunda kullandığımız mask, makyaj gibi malzemelerin kullanım şekilleri yaş gruplarına göre değişiklikler gösterebilmektedir.

3-4 yaş grubunda; sergilenen oyunun girişinde oyuncu olarak son derece temkinli ve tüm algıların açılarak , çocuktan gelen en küçük tepkiyi bile değerlendirilerek aksiyon geliştirilmelidir. Oyunun temposu biraz daha düşük olmalıdır. Özellikle 3- 4 yaş grubunun oyuna gösterdikleri tepki yeteri kadar güçlü değildir. Bu algılamadıkları, algılayamadıkları anlamına gelmez. Ama yine de oyun vurgulanarak oynanmalıdır. Tabi ki oyunun süresi de biraz kısaltılmalıdır.

5- 6 yaş çocuğunda algı, 3 - 4 yaşa göre daha güçlüdür. Tema ve öykünün çocuğa aktarılması daha kolaydır. O nedenle aksiyon daha hızlı akmalıdır. Ancak bu kez de motor gelişiminin ve zihinsel gelişiminin hızlanması sonucu çocuğun oyunun kurgusuna müdahalesi artmaktadır. Bu son derece doğal bir tavırdır. Çocuk bir olayı farkederek bunun üzerine gider. Bu, üstün olma ve fark edilme isteğindendir. Eğer oyuncu deneyimli değilse bu durumda çocuğa baskı uygulamaya başlar. Oyuncu, oyundaki rolünden sıyrılarak - rolünden çıkarak - kendi kişisel kimliği ile çocuğa oturmasını, susmasını söyler, ya da çocuğun öğretmenine söyletir. Çocuğun atak olması son derece normal bir tavırdır. Bu onun bedensel özelliğinden kaynaklanmaktadır. Oyunun bozulmaması, diğer çocukların dikkatinin dağılmaması açısından oyuncunun bu çocuğa müdahalesi doğrudur. Ancak oyuncunun çocuğu susturmasının, oturtmasının nasıl yapıldığı çok önemlidir. Oyuncu bu eylemi rolünden çıkmadan, rolüne uygun küçük bir hareketle, rolüne uygun küçücük bir bakışla başarmalıdır.

Oyun ; daha girişten itibaren çarpıcı olmalı , merak uyandırarak çocuğu oyuna almalıdır. Oyun başlıyor diye çocuğun kendi kendine susması beklenemez . Oyunun kendisi çocuğu susturmalı ve sürüklemelidir. Bunlar da dramatik kurgusu olan bir oyunla başarılabilir. Yani çocuk oyunlarının ve okulöncesinde tiyatronun olmazsa olmazı dramatik gelişimdir. Ne yaptığınız değil, nasıl yaptığınız çok önemlidir. Nasıl anlatılacağını bildikten sonra çocuğa anlatamayacağınız hiçbir şey yoktur.

Okulöncesi tiyatrosunda bir oyunun başarılı olabilmesi için öncelikle inandırıcı bir öykü seçilmelidir. Bu öykü çocuğu ilgilendirecek, merak uyandıracak bir konu içermelidir. Öyküdeki oyun kahramanları ilgi çekici olmalıdır. Birçok tiyatro bilimcisi her tür konunun ve öykünün çocuğa verilebileceğini savunur. Evet.. verilebilir. Ancak biz Tiyatro Pembe Kurbağa olarak öncelikle çocukların keyif alabileceği renkli bir atmosferde geçen masalsı konuları tercih etmekteyiz. Çünkü çocuk büyüdüğü zaman zaten ciddi konularla karşılaşacaktır. Unutulmamalıdır ki çocuk eğlenmeyi, oyunu sever. Eğitim - oyunun teması - eğlencenin içine serpiştirilebilirse çok başarılı olunabilir.

Çoğunlukla oyunlarımızı masalsı olarak kurgulamaktayız. Oyunlarımız 'evvel zaman içinde ' diye başlamakta, oyuncu abi ve ablalar oyunda roller alarak oyuna katılmaktadırlar. Yani biçim olarak açık biçim kullanılmaktadır. Seyirci de oyunda rol almakta, maskeler takarak, aksesuarlar kullanarak dramatik gelişime katılmaktadır. Hatta kimi oyunlarımız tam anlamıyla interaktiftir. Yani çocuk tepki vermezse gelişemeyecek, oyun olamayacak oyunlarımız bile vardır. Örneğin 2002-2003 sezonunda okul öncesi kurumlarda oynadığımız 'Ormanın Kralı' böyle bir oyundur. Bu oyunu salonumuzda da oynamak istedik. Ancak gişe seyircisinin hem sayıca istenilenin çok altında olması, hem de okulöncesi kurumlardaki çocuklar gibi tepki veremeyeceği kaygısıyla -ebeveyni ile tiyatroya gelmesi tepkisini gizlemesine neden olabilmektedir- salonumuzda bilet alıp gelen seyirciye oynamayı gerçekleştiremedik.

Okulöncesi tiyatrosunda çatışma hemen başlamalıdır. Bu dönem çocuğunun beklemeye tahammülü yoktur. Çatışmanın uzun zaman aldığı oyunlarda çocuk oyuna girmeden kopmakta, kendi kendine oyuna dalmaktadır. Çocukta oyun sırasında şimdi ne olacak sorusunu sürekli ayakta tutarak konu geliştirilmeli, oyunda doruk ve düğüm noktaları hazırlanmalı ve her şeyin çözümlendiği bir finalle sonlandırılmalıdır. Oyunun inandırıcı olabilmesi için oyundaki ulaşmak istenilen hedefler rastlantıya bırakılmamalı, hedefler oyunun dramatik kurgusu içinde en az üç kez tekrarlanmalıdır.

Oyunlarda şiddet içeren sahnelere kesinlikle yer verilmemelidir.

Oyun kahramanları ilgi çekici, alegorik kahramanlar olmalıdır. Kesinlikle direk kendisi olan çocuk kahraman rolleri kullanılmamalıdır. Çocuğun, oyun kahramanına uzaktan bakması sağlanmalıdır. Çünkü çocuk oyun kahramanıyla özdeşleşir. Onunla duygusal bir bağ kurar.

Oyunlarda kullanılacak şarkılar, danslar fazla abartılmamalı, gerekiyorsa yapılmalıdır. Şarkılar oyunun konusuyla ilgili olmalı, çocuğu oyuna bağlamaya yardımcı olmalıdır. Yani dans ve müzik oyuna hizmet etmelidir.

Oyunda kullanılacak görsel malzemeler çocuk gözüyle yaratılmalıdır. Dekor oyunun amacına hizmet etmeli, sahnede az ve gerekli malzeme olmalıdır. Kullanılmayacaksa, sırf güzel diye sahnede yer almamalıdır. Sahnede gösterilen aksesuarlar da oyuna hizmet etmeli, çocuğun kafasında; ' o ne işe yarıyordu acaba ? ' sorusu kalmaksızın kullanılmalıdır.

Kostüm ve aksesuarlarda ise üslup birliği sağlanmalıdır. Örneğin 'Minik Kuş' adlı oyunumuzda lider kuşun kostümünü kanatlı, minik kuşu ise küçük olduğu gerekçesiyle kanatsız olarak tasarlamıştık. Oyunu oynamaya başladıktan sonra minik kuşu çocuklar kabullenmekte zorlandılar. Hatta bazı çocuklar 'o kuş değil,' diyerek tepkilerini dile getirdiler. Elbette bu tepkiler üzerine kostümlerde gerekli değişikler yapıldı.

Oyunların isimleri çocuklar açısından çekici, sevimli ve merak uyandırıcı olmalıdır. Asla olumsuz isimler kullanılmamalıdır.

Özellikle okulöncesi tiyatrosunda oyuncu ile seyircinin, hatta seyirci ile seyircinin göz kontağı çok önemlidir. O nedenle oyun için saptanan yer onlarla içiçe bir ortamda olmalıdır. Oyun, her zaman mümkün olmamakla birlikte, çocukların her açıdan oyunu görebilecekleri bir konumda oynanmalıdır. Oyuncunun seyirci ile göz kontağının yanısıra tensel teması da kullanabilmeye uygun bir alanda oynaması tercih edilmelidir. Çünkü dokunmak okulöncesi çocuğunun yaşamında çok önemlidir.

Oyun mekanları, gişe açan tiyatrolar dahil, eğer çocuk tiyatrosu yapıyorlarsa çocuğa uygun, çocuk gözüyle yaratılmış, çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılayan, onların rahat hareket edebilmelerini sağlayan mekanlar olmalıdır.

Işık kullanımında ise; sahne ve seyir yeri, ki biz bunu bütün olarak düşünmekteyiz, oyunun gerektirdiği ölçüde aydınlık olmalı, çocuk asla karanlığa mahkum edilmemelidir.

Müziğin ve efektlerin ses düzeyi asla fazla olmamalı, müziğe giriş ve çıkışlar ani yükselip ani kesilmemelidir. Müzik yavaşça girmeli ve çıkmalıdır. Oyunlarda metalik - mikrofonik—sesler oyunun amacına hizmet etmiyorsa kullanılmamalıdır.

ÜLKEMİZDE OKULÖNCESİ ÇOCUK TİYATROSU

Ülkemizde okulöncesi çocuk tiyatrosu yeterince dikkate alınmamıştır. Tiyatro oyuncularının, yazarlarının, tiyatro uzmanlarının, hatta çocuk gelişim uzmanlarının, psikologların bile üzerinde yeterince düşünmedikleri, önemsemedikleri bir alandır okul öncesi tiyatrosu.

Öyle ki birçok tiyatro uzmanı, çocuk tiyatrosu yaşını 7 yaş ve üstü ile başlatmış, okulöncesi çocukları için de yalnızca kukla tiyatrosunu önermiştir.

Bu nedenlerle okulöncesinde tiyatro yapanlar ; çoğunlukla amacı yalnızca para kazanmak olan, yalnızca gününü geçirmek için tiyatro yapanların, yalnızca seyirci karşısında tecrübe kazanmak isteyen 'oyuncu adayları'nın yöneldikleri bir alan haline gelmiştir.

Çünkü tam anlamıyla denetimsizdir.

Çünkü iyi olan alternatifleri azdır.

Çünkü yaptıkları 'tiyatro'nun maliyetleri çok ucuzdur.

Çünkü okulöncesi çocuklarının seçme şansları çok azdır. Birçok okulöncesi kurumu da seçici değildir. Öyle ki birçoğu okullarında yalnızca etkinlik yapmış olmak için tiyatro ve drama kabul etmektedir.

Birçok ebeveyin de seçici değildir. Çocuğunu tiyatroya hamburger yedirmek için ya da yalnızca eğlence olsun diye götürmektedir. Bu da 'hamburger tiyatroları' nın ve yalnızca fars güldürülerinin yer aldığı ' eğlence tiyatrosu ' gibi olguların doğmasına neden olmaktadır.

Ülkemizde çocuk tiyatrosu kavramında, nitelikli çocuk tiyatrosunun nasıl yapılacağı, denetiminin gerekliliği tartışmaları yapılmaktadır. Sevindirici gelişmeler de vardır. Örneğin kimi tiyatro okullarında çocuk tiyatrosu dersi konmuştur. Çocuk tiyatrosu konusunda workshop'lar yapılmaktadır.

Özelde ise okulöncesinde tiyatro kavramı ve niteliğinin tartışılması gündeme yeni girmiştir. Ve bu yıllar alacaktır.

Okulöncesi çocuk tiyatrosu niteliğinin arttırılması için, çocuk tiyatrosu ile uğraşanlar, o dönem çocuklarının özelliklerini iyi bilmeli, oyun içeriklerini çocukların seveceği ve ilgi göstereceği konulardan seçmeli, kendi işlerini - yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk,vb - sevmeli ve yaptıkları işe saygı duymalıdır.

Okulöncesi çocuklar, izleyeceği oyunları kendileri seçemezler. Seyircisi tarafından seçme şansı olmayan okulöncesi tiyatrosunu seminerler yaparak, akademik çalışmalarla yoğurarak, belki de tiyatro okullarına dersler koyarak, okul-öncesi tiyatro festivalleri yaparak, çocukların ebeveyinlerini, öğretmenlerini kaliteli oyunlar izlemeye yönlendirerek, kötü yapımları eleştirerek okulöncesi tiyatrosunun kalitesi arttırılabilir.

İşi çocuk olan, çocuğa nitelikli şeyler vermek isteyen herkesin tek sloganı Çocuğa Saygı, Çocuğa Sevgi olmalıdır.

* Bu bildiri 20 - 22 Haziran 2003 tarihleri arasında Oluşum Tiyatrosu ve Drama Atölyesi tarafından Ankara'da düzenlenen, 'okulöncesinde drama ve tiyatro' konulu Türkiye 5.Drama Liderleri Buluşması ve Ulusal Drama Semineri - 2003 'te sunulmuştur.

** Yazıyı yayınlamak ya da yazıdan alıntı yapmak için lütfen izin alınız..

   
« Önceki Sayfa